1971 yılının bir bahar ayında babam sahnedeyken dünyaya gelmişim.

İlk 6 yıl abim’in bana alışması , benim abimi kıskanmam falan öyle geçmiş.
Sonrasında ben 7 yaşındayken babam bir Cilalı İbo filmi çekiyormuş ve bir çocuk rolünde beni oynatmış. Büyük ihtimalle Abim bu işe çok bozulmuş olmalı ki kendisi oyuncu olmamış.
Ilkokul’a giderken sabah’ın köründe daha hava aydınlanmadan kaldırırlarmış beni kahvaltıdan sonra doğru okula. Giderken bakardım Babam uyuor, öğlen eve gelirdim bakardım Babam hala uyuyor. Gel zaman git zaman hep aynı durum. Bunun üzerine ben de dedim ki “bu ne biçim iş yav ben de tiyatrocu olucam anasını satayım”.
Ortaokulda okurken Türk Ticaret Bankası Çocuk Tiyatrosu’na girip Tiyatro Sahnesi’ne ilk adımımı attım. Sahnede düştüm sonra ıslakmış . İlk adımı yanlış atmışım daha dikkatli olunmalıymış meğer.
Abim Amerika’ya gidince okumaya bütün ilgi benim üstümde oldu ve tabi bütün sinir de benden çıktı haliyle. Ama bakmayın öyle dediğime Babam acaip eğlenceli bi adamdı. Gene de çok çabuk sinirlenirdi. ☺
Sonra okul falan bitti ben de dedim ki “Abim Amerika’da ben niye gitmeyeyim?” Bunun üzerine acceptance lar falan geldi her şey hazırlandı Babamın isteği üzerine de 1 sene de her şey bitti ve geri dönüldü ve 1993 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiytroları’na girildi. Ve daha sonra da anladım ki bütün bu babam’ın sabah bitmeyen uykuları falan ona özel bir durummuş. Meğer provalara sabah başlanırmış. Kandrıldım yani.
Bu arada üniversite olmadan olmaz dediler, bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümüne girildi.
Tiyatro da figüran olarak başladığım oyunculuk kariyerim bir kaç sene sonra aynen figüran olarak devam etti. Şimdiki gibi tiyatorya yeni girene hop diye rol verilmezdi baş rol hiç verilmezdi. Önce biraz pişsin sahnede , öğrensin , seyretsin yani. Darülbedayi burası başka yere benzemez hocam durumu vardı ki bugün bunun ne kadar doğru olduğunu çok daha iyi anlıyor ve malesef görüyorum. Hayır kıskanç değilim. ☺
Derken özel televizyonlar furyası baş gösterince beni de bir ajanstan aradılar ve dizi teklif ettiler. Böylece ben de televizyonda ki ilk rolümü oynadım “Ustura Kemal” adlı dizide. Sonra reklamlar çekmeye başladım. İlk oynadığım reklam da Yayla Margarin reklamıydı.
Yıllar geçti tiyatro da bir sürü oyunlar ,televiyon da diziler, reklamlar ve sinema da filmler de oynandı pek de güzel oldu hepsi. Sonra yılların birikimi bana fazla geldi belli ki “ Ben yönetmenlik yapmalıyım” dedim. Çüş yani bir o eksikti. Sağolsunlar buyur yap ta gör dediler. Ben de 2008 yılında ilk yönetmenlik deneyimimi “Fareli Köyün Kavalcısı”adlı çocuk oyunu’nu yöneterek yaptım. Övünmek gibi olmasın ya da olsun neyse oyun 5. Sezonun da olmasına ragmen hala kapalı gişe oynuyor. Şimdi sırada Oscar ödülü var. Yok canım şaka. ☺
Şu an hala İBB Şehir Tiyatroların’da babam’dan devraldığım Karakaya soyadını devam ettirmekle meşgulüm. Küçüklerin gözlerinden büyüklerin ellerinden öper sevgi sa….. aman neyse işte ☺

Cem Karakaya